Türkiye Tatil Notları





Malik Bey'le Esma Sultan Yalısı'ndan

Bloga elimi sürmeyeli neredeyse beş ay olmuş. Bilgisayarın başına oturunca kendimi birden ilkokul 6.sınıf Türkçe dersinde gibi hissettim. Öğretmenimiz Erdoğan Karakuş bize nasıl kompozisyon yazacağımızı öğretip çizgisiz A4 kağıtlar dağıtıp bir ders süresince aralıksız yazmamızı istemişti. Hayatımda ilk kez çizgisiz kağıda yazmanın şaşkınlığı ve acemiliğiyle harfleri bir dağa tırmandırıp bir yerkürenin derinliklerine indirmiştim. İlk kompozisyonumu yazdığımda sözcüklerin sayfadaki hali beni oldukça utandırmıştı. Bu kadar yamuk nasıl yazabilirim ne kadar utanç verici diye düşünürken birden  tahtaya çağırılmış, yazdığımı okumam istenilmişti. Allahtan hayal gücüm el yazımdan iyiydi de övgü dolu yorumlar almış ve o günden sonra öyle ya da böyle bir şekilde bir şeyler yazmayı huy edinmiştim. İnsanlardan ziyade sözcüklere vurulup kalmam hep bu kompozisyon dersinin meyvesiydi bence. Bu kadar uzun süre yazmayınca yazmaya karşı kendimi o günkü kadar çekingen, ürkek, acemi aynı zamanda da meraklı ve heyecanlı buldum :) Bakalım bu sefer neler dökülecek parmaklarımdan. Türkiye tatiline dair yazılacak anlatılacak çok şey vardı; her zaman dedikleri gibi "Verba volant, scripta manent" yani "Söz uçar, yazı kalır.". Haklılar! Anlatacak onlarca belki de yüzlerce şey vardı ama güçsüz hafızam beni arkamdan vurdu. Aklımda yer edinen üç beş anıdan fazlası belleğimin dehlizlerinde kaybolup gitti. Hatırlayabileceklerim eksik gedik olsa da Yunus Emre Enstitüsü'ndeki eğitime değinmeyi kendime bir borç bilirim. Yağmur, çamur demeden, uykulu uykulu her hafta sonu Malik'le paylaştığım sıcacık yatağı bırakıp sabahın 8'de yola çıkmak pek de kolay olmadı açıkcası. Yataktan her kalkışımda Malik'e sarılıp uyumaya devam mı etsem bu sıcaklığı, bu huzuru nasıl bırakırım diye kendimle münakaşa edip durdum. Bir yandan da çalışan annelere dua ettim. Allah yardımcıları olsun, bebeğini bırakıp gitmek hiç kolay değilmiş; bunu haftanın 5-6 günü yapmak zorunda kalmayı hayal dahi edemiyorum...YEE'ye ilk girdiğim anı çok rahat hatırlıyorum. Aşşşşıııırııı gergindim. Uzun zamandır (2.5yıldır benim için oldukça uzun) seminer, sempozyum vb etkinliklere katılmamış akademik alanda sorumluluk almamıştım. Mülakattaki sorulara ve daha önceki çalıştaylara bakarak katılımcıların entellektüel birikimin oldukça yoğun olmasını bekliyordum. Katılımcıların eğitim seviyelerinin yüksek olması, çoğunun akademik dünyaya ait dahil olması, kendilerini entellektüel anlamda yetiştirmiş olmaları nedense bende kibirli olcakları konusunda bir ön yargıları oluşturmuştu. Herkesin soğuk ve kaprisli olmasını bekliyordum. İlk kez beklentimle gerçek hayat arasındaki uyumsuzluk beni mutlu etmişti ve düşündüğümün aksine herkes aşırı arkadaş canlısı, yardımsever, güler yüzlü ve sevecendi. Eğitime iki hafta geç başladığım için farklı bir sima olarak dikkat çekmiştim üzerine bir de Nijerya'dan eğitim için gelmiş olmam eklenince  insanların ilgisine mahzar olmuştum. O gün sabah 10'da başlayacak olan eğitime geç kalmamak için erken çıkmıştım evden. Şansıma benim geldiğim hafta Gebze- Halkalı hattı açtılar ben de 45 dakikada Atalar'dan Sirkeci'ye tek vesaitle gitmenin tadını çıkardım. Ulaşım bu kadar kolay olunca düşündüğümden biraz daha erken vardım Sirkeci'ye. Gece Malik Bey yüzünden uyuyamayınca sabah yataktan kendi kendimi kazımam gerekti, tabi kahvaltı hazırlayacak gücü kendimde bulamadan attım kendimi banliyöye. Sirkeci'ye varınca kahvaltı ederim diye düşünmüştüm ama zamanında yiyemeyince kahvaltıyı iştahı kapanıyor insanın. Havada ayazdı o gün. Nijerya'dan ayrıldığımızda hava 38-39 derece iken İstanbul 8-10 derece arası seyrediyordu ve ben iliklerime kadar üşümüştüm. Soğuktan titrerken imdadıma sıcak salep yetişti. Nijerya'da hamileyken çok canım istemişti salebi.Uzun uğraşlar sonunda zar zor bulmuştuk ama yapınca tadı hiç soğuk havada ellerim titrerken buharıyla kendimi ısıtmaya çalıştığım İstanbul salebine benzememişti, keyif alamamıştım. O sabah salebe olan özlemimi giderdim ne de çok susamışım salebe :) Enstitüye ulaştığımda kahvaltı için küçük poğaçalar, simitler, çaylar, kahveler hazır bekliyordu. Hiç böyle bir jest beklemiyordum açıkcası. Kahvaltı edenleri görünce benimde iştahım açıldı. Kahvaltı bahane muhabbet şahane kıvamına kısa zamanda ulaştık arkadaşlarla. Tam kaynaşmıştık ki zil çaldılar; evet evet cidden zil çaldılar, şu otel resepsiyonlarındaki zillerden. Saat 10'da dakik bir şekilde eğitime başlamıştık. Bizim için mesele eğitime başlamak değil eğitimi bitirebilmekti. Gelen her konuşmacı tabiri caizse kendi alanın duayenlerindendi ve böyle insanlara 45dk konu anlatımı 15dk soru cevap süresi yetmiyordu. Dersler tahmin edilenlerden daha da uzun sürüyor hocalar/konuşmacılar kimi zaman teneffüsleri kimi zaman öğle yemek molalarını da alıyordu. Emziren bir anne olunca bu yoğun tempo ve açlık kimi zaman beni oldukça zorladı. Allahtan öğle yemekleri konusunda daha hassas davrandılarda rahat ettik; bir ara bayılacağımı sanmıştım. Sabah 10 akşam 18 arası oldukça yoğun iki ay geçirdik. Merak eden, yazan, soran çok arkadaş olduğu için eğitime dair azıcık bilgi vermek istiyorum. 
Malik YEE Başkanı Şeref Hocayla birlikte

Cumartesi günleri eğitimin teori kısmıydı ve çoğunlukla her derse farklı bir konuşmacı gelip kendi uzmanlığına, deneyimlerine göre bize Yumuşak Güç Kavramını, Türkiye'nin Yumuşak Güç Unsurlarını, bunları nasıl kullandığımızı, nasıl daha verimli kullanabileceğimizi, ülkemizi uluslararası diplomatik mercilerde nasıl tanıtabileceğimizi, Anadolu'ya dair hikayeleri nasıl globalleştirebileceğimizi, bizim topraklardan köklenen geleneklerinden ilham alan insan odaklı yeni yumuşak güç unsurlarını nasıl oluşturabileceğimize dair fikirler üretebilmemiz için insan odaklı diplomasi disiplininin temeline, değerlerine dair eğitimler veriyorlardı. Açıkcası YEE Kültür Bakanlığı'na bağlı olduğu için  konuşmacıların biraz tek taraflı, birbirine benzer düşünceleri, beklentileri, hayalleri olan insanlardan oluşacağını düşünmüştüm. Aksine gelen konuşmacılar hem çok farklı disiplinlerden yetişmiş, kimi kamu kimi özel sektörde çalışan, siyasi düşünceleri taban tabana zıt insanlardan oluşuyordu. Şu an bile üzerinden aylar geçmesine rağmen rahatlıkla hatırlayabiliyorum; aynı gün peş peşe ders veren iki konuşmacıdan birisi Hükümetin dış politika tutumunu eleştirip, devletin dini olmaz düşüncesiyle laik devlet vurgusu yapan birisiyken peşinden ders anlatan hoca İslam tarihinden kesitlerle dersi anlatmaya başlamıştı. Açıkcası bu zıtlık beni çok mutlu etmişti. Ülkemizin mozaiğinin küçükte olsa bir parçası görmek, farklı düşünceleri yargılamadan söz hakkı tanıyabilmek beni oldukça gururlandırmış evet kesinlikle doğru yerdeyim dedirtmişti. Katılımcı arkadaşlar içinde de her birimiz farklı memleketlerden, etnik gruplaradan, mezheplerden, siyasi düşüncelerden geliyorduk. Kimse bunu direk söylemesede bazen muhabbetler arasında bu farklılıklarımız açığa çıkıyordu ama kimse kimseyi bu sebepten yargılamamıştı. Cumartesileri edindiğimiz teorik bilgileri pazar günleri pratiğe dökmek amacıyla atölye çalışmaları yapıyorduk. Katılımcılar onar kişiden oluşan gruplara ayrılmıştı ve her gruba da YEE çalışanı bir mentor atanmıştı. Türkiye'ye dair, farklı Dünya ülkelerine dair ekonomik, kültürel, sosyal konularda detaylı araştırmalar yapıp, vaka çalışmaları ve makale yazımı yapıyorduk. Atölye çalışmaları dışında hafta içileri de küçük ödevlerimiz oluyordu. Kimi zaman bir sergi gezip sergiye dair verilen soruları yanıtlarken kimi zaman derslerde öğrendiğimiz bilgiyi pratiğe dökmemizi bekliyorlardı. Beni en çok zorlayan ödev bireysel video çalışmamız olmuştu. Grup videosu için bir araya gelip oldukça ilginç bir fikir bulup Eminönü sokaklarına atmıştık kendimizi. Ödevin amacı bize öğretilen video hazırlama programlarından birini kullanarak KDA'yı (Kültürel Diplomasi Akademisi) tanıtmaktı. Video ödevlerinden her zaman nefret etmiştim, sevmemek ayrı nefret etmek apayrı bir durumdur. Ama eğitime başlamadan önce eşime ve kendime söz vermiştim: iki ay evden uzak kalacaksam, iki ay birbirimizi özleyeceksek bu eğitim buna değmeli ve ben elimden gelenin en iyisini yapmalıyım. Videoyaya hikaye bulma kısmı bir haftamı almıştı ama  videoyu bir kaç saat içinde rahatlıkla hazırlamıştım. 


Grup Çalışması için Video Hazırlamaca

Eğitimi başarıyla tamamlamak için verilen ödevleri yapmak, %85 derslere devam etmek zorundaydık. İkinci aşamaya devam edip YEE ile ortak projede yer alabilmek içinse bireysel ve grup projesini yazmak, final sınavından geçer not almak gerekiyordu. Ödevler, dersler, görevler derken gözünüzün önüne sıkıcı, yorucu, aşırı resmi bir ortam gelmesin. Kahvaltılar, öğle yemekleri, çay saatleri, atölye çalışmaları birbirimizi tanımamız için oldukça yeterli zamanı bize veriyordu, yine de  motivasyonumuzu arttırmak, yaşadığımız/ misafir olduğumuz şehri daha yakında tanımamız için farklı etkinlikler de yapılmıştı misal Boğaz Turu. Doğma büyüme İstanbullu olduğum halde sadece bir kez Boğaz Turu'na katılmış pek de bir şey öğrenemeden binalara bakarak ama Boğazın tadını çıkararak geçirmiştim zamanımı ilk turda. KDA'da yaptığımız tur ise oldukça bilgilendirici ve eğlenceliydi. Katılımcı öğrencilerden birisi olan doğma büyüme Sarıyerli Mimar Kadir Bey - bizim grubun demirbaşıydı kendileri- üşenmeden sıkılmadan her yalının her binanın hikayesini anlatmış, İstanbul'a dair şiirler okumuş bizi oldukça aydınlatmıştı. Tur sırasında yapılan küçük yarışmalar, söylenen şarkılar da geziye ayrı bir tat katmıştı. Boğaz Turu'nun olduğu gün bizim evde Malik'in mevliti olduğu için Malik'i getirememiştim geziye. Evet evde mevlit varken Boğaz Turu'na katıldım ve hayır hiç pişman değilim 😁 Mart ayında hala havalar oldukça serin olduğu için Malik'i pek evden çıkaramıyorduk, iki aylık eğitim boyunca sadece iki kez ziyaretime gelebildi. Herkesle çok iyi anlaştı, KDA'nın maskotu oldu resmen :) Onu eğitime getiremediğim için emzirme sorununa bir çözüm bulmam gerekiyordu. Sağ olsunlar bu konuda da yardımcı oldular. Ofislerden birini öğle yemeğinde sağım için kullanıyordum sonrasında süt poşetine koyup mutfaktaki dondurucuda dondurup eve götürüyordum. Bir keresinde bir saatlik öğle yemeğimi harcayıp sağım yapmış Malik için çok mutlu olmuştum. Buzluğa koyarken poşeti tam kapatamamışım. Akşam sütü almaya gittiğimde tüm buzluk süt olmuştu. Herhalde hayatım boyunca yitirdiğim hiç bir şey beni bu süt kadar üzmemişti.. 



Herkes Boğaz'ın tadını çıkarırken İstabul'un rüzgarı çarpmış bütün günü gözyaşlarıyla geçirmiştim😪

Boğaz Turu'ndan sonra dersler ve ödevler kaldığı yerden devam etti. Tam hepimize bir ağırlık bir yorgunluk çökmüşken YEE 'nin kuruluşunun 10.yıl dönümü etkinliği koştu geldi imdadımıza. Ortaköy'e her gittiğimde merakla baktığım Esma Sultan Yalısı'nda olacaktı etkinlik ve biz trafiğe takılmamak için deniz yolundan yalıya ulaşacaktık. Gelen davetiye etkinliğin ne kadar özenle planlandığının bir göstergesiydi, içim içime sığmıyordu. Etkinliğe dair tek sıkıntı sabah çok erken başlayıp gece geç saatte bitecek olmasıydı. Malik bu kadar uzun süre benden hiç ayrı kalmamıştı, kalmamalıydı. Utana sıkıla eğitim sorumlusu Melih Hocamıza durumu izah ettim. Öyle resmi bir ortama Malik'i getirmeme izin vereceklerini düşünmemiştim. Katar, Güney Kore, Nijerya, Macaristan gibi ülkelerden de konuşmacılar ve katılımcılar olacaktı. "Kusura bakma en iyisi sen oğlunla evde kal"demesini bekliyordum ama o aksine "tabi Malik de gelebilir" dedi. Etkinlik benim için apayrı bir anlam kazanmıştı şimdi. Malik doğduğundan beri annem hep yanımdaydı ve genelde bakımını o üstlenmişti desem abartmış olmazdım. Etkinlik günü Malik ve benim anne oğul olarak baş başa geçireceğimiz, Malik'in bütün sorumluluğun bana ait olacağı, heyecan verici bir gün olacaktı. Sabah erkenden kalkıp Malik'i giydirip bebek arabamızla çıktık yola. O gece YEE'den arkadaşım Ebru bizde kalmıştı, sağ olsun bebek arabasıyla baş etmem konusunda yardımını eksik etmedi. Malik trende vızıldarken el birliğiyle onu mutlu etmenin, sakinleştirmenin yolunu bulduk. Mekana vardığımızda bebek arabasını bir kenara koyup kanguruya geçtim ve bütün gün Malik o kanguruda benimle birlikteydi.( Sabah 8 gece 11) Etkinlik mini konser ve çeşitli sempozyumlardan oluşuyordu. Hiç birini tam olarak izleyip dinlemek kısmet olmadı ama o gün bizim için çok özeldi. Malik bütün gün kucaktan kucağa gezmiş, nerdeyse tüm katılımcılarla fotoğraf çektirmiş, etkinliğin yüzü haline gelmişti. Kendimi sonunda Malik'in gerçek annesi gibi hissedebilmiştim :) 
YEE'nin Çalışmalarına Dair

Çelebi Grubumuz (İki üyemiz o gün aramızda yoktu)

Oldukça keyifli geçen günün ardından Türk mutfağının şanına yakışır bir şekilde temsil edildiği hem gözlere hem damaklara hitap eden bir akşam yemeğiyle program sonlanmıştı. Programın sonuna doğru annemde bize katılmıştı, malumunuz İstanbul'un gecesine insan pek güvenemiyor.. Oldukça dolu dolu geçen eğitim günleri sona ermiş ve ÖSYM sınavlarını aratmayacak bir ciddiyet sınava tabi tutulmuştuk, akabinde Türk Kültürü'nü nasıl daha iyi anlatabilirize alternatif olacak grup ve bireysel projelerimizi hazırlayıp teslim etmiştik.  Proje yazımını son dakikaya Abuja'ya bırakmıştım. Eğitim biter bitmez Abuja'ya uçmuştuk ve ben biraz aceleden biraz telaştan birazda yedi saat Malik'le uçakta ne yapacağımı bilememenin verdiği huzursuzluktan bilgisayarımı İstanbul'da unutmuştum. Abuja'da Türkçe klavyesi olan bir bilgisayar bulamadığımdan projeyi yazmak tahminimden de uzun sürmüştü. Projeyi Abuja'ya bırakmamın sebebi son dakikacı oluşumdan ziyade projeyi eşimle yazmak istememdi, üniversite günlerimizdeki gibi... Birlikte çalışmak projeye ayrı bir soluk, yepyeni bir bakış açısı getirmişti ve projemiz geçer not almıştı. Sınav sonucumda çok iyi gelmişti. Artık eğitimin ikinci kısmı olarak YEE ile ortak bir projede çalışmaya hazırdım. Süreç nasıl ilerleyecek şu an için çok bir bilgim yok ama emeğimin karşılığını alacak olmam, eşime ve kendime verdiğim sözde durup elimden gelenin en iyisini yapmış olmam bana oldukça huzur veriyor. Yazdığımız projeyi YEE ile Abuja'da hayata geçirebilirsek detayları adım adım burdan paylaşırım, şimdilik kalın sağlıcakla.

NOT: YEE, KDA ya da Türkiye tatiline dair anlatmamı istediğiniz şeyleri yorum olarak burada ya da Instagram'da paylaşabilirsiniz.
Bir sonraki yazıda memnuniyetle açıklarım :)

Kızlar beni bi salın bakışı 😆🙈

Yorumlar

Popüler Yayınlar