Fasulye Annenin Not Defteri

Hamilelik döneminde de öncesinde de hiç anne blogu okumuşluğum yoktu. Hamileyken kullandığım iki uygulama vardı onlar aracılığıyla bebeğin haftalık gelişimini ve vücudumun haftalık değişimini takip ediyordum ama nedense bloglara göz atmak, Instagram sayfalarını takip etmek aklıma gelmemişti. Belkide bu kadar ilgisiz olmamın sebebi okuduğum şeyleri paylaşınca eşimin bana  "Oyinbo" demesiydi. Oyinbo Nijerya Pidgin İngilizcesi'nde beyaz adam demek aslında ama bizim evin lügatında siz beyazlar çok abartıyorsunuz, çok gereksiz, anca beyazlar buna kafa yorar manalarına geliyor. Mesela ben çocuğa oda yapalım dediğimde Oyinbo cevabını almıştım ya da bebek arabası alalım dediğimde. Burda bebekler ve küçük çocuklar annelerinin odalarında, annelerinin yatağında uyuyorlar. Anneyle babanın odası ve yatağı ayrı olduğu için bebekle annenin birlikte kalması gayet doğal. Bizim evdeki yaşam biçimimiz Nijeryalılardan farklı olduğu için, aynı odayı paylaştığımız için bebeğe yatak/ beşik mutlaka gerekiyordu. Yatak işini öteledikte öteledik. 8 aylıkken sipariş vermek için marangoz aramaya başladım, her zaman olduğu gibi bu mevzuda da kazıklanma ihtimaline karşı ahşap ve hasır örgü işleriyle meşhur olan Kano şehrinde yaşayan teyzemizle irtibata geçtim. Amacım Kano'daki fiyatı öğrenip Abuja'da ona göre pazarlık yapmaktı. Teyzemiz sağ olsun bize jest yapmak istemiş ve fiyatı öğrenmek yerine direk ödeme yapmış. Doğma büyüme Nijeryalı olmasına rağmen nasıl böyle bir hata yaptığına inanamadım. Nijerya'da kime iş yaptırırsanız yaptırın ister marangoz ister terzi katiyen tüm parayı birden ödemeyin. Kapora verebilirsiniz, alacağı malzemeler için para verebilirsiniz ama işçilik ücretini ürünün tesliminde ödemenizde yarar var. Maalesef teyzemizin bu naif davranışı Malik'in yaklaşık bir ay beşiksiz kalmasına sebep oldu.



Malik Bey ve abisi Cherry
Annem Türkiye'den gelirken Malik'e bir bavul dolusu eşya getirmişti. Biberonlar, kıyafetler, şapkalar, önlükler, nevresim setleri, kiraz çekirdekleri...Türkiye'de o aralar çok yaygınmış reflü yastığı ve yatağı. Yatak dediğime bakmayın normal yastık boyunda, delikli süngerden yapılmış, bebeğin poposuna gelen yerdeki süngeri çıkartılıp kiraz çekirdek torbası konulabilen, bebeği yan yatırabilmeniz için yan yastıkları bulunan, kim akıl ettiyse benden dua üstüne dua aldığı harika bir şey. Sipariş ettiğimiz beşik gelene kadar bizim yatakta Malik'in rahatça uyumasını sağladı. Hastaneden çıkarkende sonrasında uzunca bir sürede seyahat ederken arabada Malik'i yatırdık bu yastığa;  gerçekten çok fonksiyonlu bir şey ve resmen hayatımızı kolaylaştırdı. Derseniz niye araba koltuğu almadınız Malik'e tamamen kafa yapılarımızın farklılığından. Araba koltuğu muhabbeti açılınca da Oyinbo diye isimlendirildim ama gel zaman git zaman ne kadar gerekli olduğunu eşimde anladı ve bana hak verdi. Çevremizdeki insanların bu tarz ürünleri kullanmaması sanki ben abartıyormuşum izlenimi versede eşime doğrusunu o da zamanla anlıyor; tabii o bunu anlayana kadar bana sabretmek ve kavga çıkarmamak düşüyor😅 Bebeklerini kucaklarına alıp ön koltukta oturmayı marifet sayan akrabalarımız olduğunu düşünürsek eşimi çok görmemek lazım. Daha önceki yazımda uzun uzun anlatmıştım doğumdan sonra yapılan ritüelleri. Bu ritüellerden biri olan Naming Ceremony'de (isim verme töreni) bebeğe ve annesine ufak tefek hediyeler getiriliyor. Bebeğe bebek bezi, kıyafet, anneye de elbiselik Afrika kumaşı gelen en yaygın hediyeler arasında; bizdeki gibi altın ve para takma kültürü yok burda. Yakın arkadaşlarımdan birisi hediye olarak hem sallanan sandalye olan hemde sabitlenebilen Fisher Price'ın sandalyesini getirmişti. Malik'le birbirimize alışmaya çalıştığımız ilk haftalarda bu sallanan sandalye bana Hızır gibi geldi. Her yarım saatte bir ağlayarak uyanıp sabahlara kadar beni ve anneannesini ayakta diktiği o günlerde son çare olarak bu sallanan sandalyeyi kullanıyorduk. Annemin pek içine sinmesede bu durup ben kendi adıma aşırı mutluydum. Sallanmaya alışmasını bende istemedim, hem bunu alışkanlık haline getirip ona bağımlı olmasını istemediğimden hem de bilimsel olarak sallanarak uyutmanın beyindeki denge merkezlerine zarar verdiği kanıtlandığı için o aşırı ağladığı zamanlar dışında sallama fonksiyonunu çok fazla kullanmadım. Gerçi zararlı olan sallama biçimi kafanın hızla sağa sola gittiği sallama şekliydi; bu sallanan sandalyede bebeğin tüm vücudu eşit bir şekilde sallanıyordu ama yinede annemin içine pek sinmiyordu.  Genelde sallamak yerine masaj seçeneğini kullanarak poposunda rahatlık hissetmesini sağladım; bu da beyfendiyi uyutmaya yetti.


Fotoğraflara bakarken MaşaAllah demeyi ihmal etmiyoruz :)


Nijerya'da hava sıcaklığı gündüz 38 dereceyi bulurken sabahları ve geceleri serin olabiliyor. Harmatan mevsiminin bir getirisi olarak çölden gelen kumlar havanın kalitesini düşürüp bebekleri etkileyebiliyor. Bu sebepten ötürü camları açmak yerine evdeki hava sirkülasyonunu klimayla sağlamaya çalışıyoruz. Ne kadar az çalıştırsakta klima ister istemez Malik'i hasta etti. Öksürük, burun akıntısı, gaz sancısı epey uğraştık. Hem de daha 3 haftalıktı tüm bunlarla uğraşırken. Burnunun tıkanıklığını açmak için deniz suyu damlalarını kullandık. Çocukken bizim evden hiç eksik olmazdı bu damlalar ama Malik için yeterli olmadı. Annemin aldığı burun aspiratörü resmen imdadımıza yetişti. Burun aspiratörünü kullanırken cidden kendimi nargile içiyor gibi hissettim, hatta annelerin nargilesi diye hikaye atmıştım Instagrama😄 Burnumuz temizlenmişti ama biz hala huzursuzduk. Soğuk algınlığı yüzünden oluşan gaz sancıları bir türlü Malik'i uyutmuyordu. O anda da yardımımıza kiraz çekirdekleri yetişti. Türkiye'de epeydir varmış kiraz çekirdekleri torbası ama benim haberim yoktu. Ben hala karnı ağrıyınca sıcak su torbasına sarılanlardandım. Neden özellikle kiraz çekirdeklerini kullandıklarını anlamamakla birlikte sıcak su torbasından daha güvenli olması sebebiyle daha bir ısındım kendilerine, ama çok kısa zamanda soğuyorlar. Belki bebekler için çabuk soğuması bir yandan iyi olabilir ama sık sık karnı ağrıyan bana pek cazip gelmediler. Bir de kendine has bir kokusu var kiraz çekirdeklerinin. O koku sıcak sayesinde Malik'in tenine nüfus etti ve banyo yapana kadar kirazımsı kirazımsı koktu :)
Mutlaka değinmem gereken bir başka konuda emzirme süreci.. İnsan sanıyorki bebekler doğar doğmaz iştahla rahatça memeyi emip musluktan boşalırcasına gelen sütle karnını doyurabiliyor, en azından ben öyle sanıyordum, meğerse öyle değilmiş. Zaten zor bir doğum süreci geçirmiştim, normal doğum olmasına rağmen onlarca dikişim vardı ve karnımın şişide doğumdan sonra öyle hemen inmemişti.  Tüm bunlar doğru ve etkili emzirme pozisyonlarıyla aramıza dağlar kadar engeller örüyordu. Hamileliğim boyunca hangi ülkede ve hangi hastanede doğum yapacağıma bir türlü karar veremediğimiz için doğuma hazırlık kursuna kaydolamamıştım. O sıralar Arapça kursuna gidiyordum ve derslerimle hastanenin doğum dersleri çakışıyordu. Ben Arapçayı tercih edip hata etmiştim. Hadi anladık hastanedeki derslere katılacak zamanım yoktu neden müsait anımda Youtube'dan destek almadım?! Doğumdan sonra bir elimde Malik bir elimde telefon nasıl emziririm öğrenmeye çalıştım.. Ebe pek yardımcı olmadı açıkcası; "Doğum derslerine gelseydiniz öğrenirdiniz" dedi çıktı işin içinden. Allahtan ailede bu tarz konularda destek alabileceğim, doğum koçu olması konusunda sürekli ısrar ettiğim ve ısrarlarımın az buçuk sonuç verdiği bir yengem var :))  Whatsapp sağ olsun kendisinden öğrendik nasıl emzirmem gerektiğini, geçte olsa az çok başladım emzirmeye. Bu seferde göğüs ucu yarılmaları, kanamaları başladı. Doktor Bepthanten tavsiye etti ama koca Abuja'da eşimin gezmediği eczane kalmadı, 5 saat boyunca kremi aradı durdu. Türkiye'de girdiğiniz ilk eczanede rahatlıkla bulabileceğiniz alelade bir ilacı bulmak 5 saat sürdü. Eğer eşim Türkçe bilmeseydi ilacı alamayacaktı çünkü ilacı Türkiye'den getirmişler, ama Türkçe yazan ambalajı tercüme edip neye yaradığını öğrenmek akıllarına gelmemiş..Yaralar iyileşinceye kadar pompa kullanmaya karar verdim. İlk hafta hem bebeğin doğum şişleri indi hem de mama vermeyi red ettiğim için yaklaşık 500gr kilo verdi. Hem çevre baskısı hem doktorun dayatması derken başladık mamaya, bir daha da kurtulamadık. Hem yaralar sebebiyle pompa kullanmam hem de mama vermemiz Malik'in çok erken biberonla tanışmasına sebep oldu. Pompayı alana kadar annemin Türkiye'den getirdiği biberonları kullanıyorduk ve Malik bu durumu çok sevmişti. Anne sütünü çekmek için çok fazla enerji ve güç harcaması gerekirken biberondan rahatça mamasını içip mışıl mışıl uyuyordu. Pompanın biberonuyla tanışınca işler değişti tabi. Saatlerce bebek dükkanlarını gezdikten sonra manuel "Tommee Tippee" marka pompa almıştım. Daha önce Türkiye'de hiç görmediğim bir markaydı bu ve satan kızada "Bu ne biçim marka ya yok mu tanınmış birşey" demiştim🙈Meğerse satıcı kız haklıymış ve bu marka oldukça ünlü bir İngiliz markasıymış. Türkiye'den getirdiğimiz biberonların enleri küçük boyları uzunken bu biberonun eni oldukça geniş, boyu kısaydı. Biberonun emme yeri birebir anne memesinden ilham alınarak tasarlanmıştı, dokusu çok yumuşak olmayan silikondan yapılmıştı ve damlama sistemi aynı meme gibiydi. Bebek enerji harcamadan biberondan mama çekemiyordu. İlk kullandığında diğer biberonlara oranla o kadar sert geldiki Malik'e emmek istemedi, ağladı. O pek sevmemişti bu biberonu ama bu biberon bendeki acaba memeyi red eder mi düşüncesini silip atmıştı. Annemin getirdiklerini rafa kaldırıp bu biberonla devam ettik yolumuza🙈 Türkiye'ye giderkende eş, dost, akraba bebek bekleyen, yeni doğum yapmış herkese bu biberonlardan götürmeyi düşünüyorum.




İştahım doğumdan sonra epey azalmıştı, bizimkilere göre kilo vermek istediğim için kendi kendime ket vuruyordum ama aslında tek sorunum Türk yemeklerini, Türk tatlılarını özlememdi. Dengesiz ve düzensiz beslenmem süt konusunda yetersiz kalmama sebep oldu. Malik'in her geçen gün aldığı mama oranı artmaya başlayınca bu gidişata bir dur deyip zorlada olsa başladım yemeye. Bol bol protein, brokoli, karnıbahar, yer fıstığı, soya sütü, süt, rezene çayı ve yulaf ezmesi tüketmeye başladım. Sütümde ciddi ciddi artış olmuştu ve kendime olan özgüvenim geri gelmişti. "Acaba ben çocuğuma yetemiyor muyum" düşüncesinden tam kurtulmuştumki yaşadığım bir sağlık sorunu sebebiyle  doktorum bana bir ilaç önerdi. İlacın prospektüsünde emziren anneler kullanamaz yazıyordu. Arayıp adama izah ettim, internetten de araştırdım kullanmayacağım dedim, kullanmam için ısrar etti. Her geçen gün sütüm azaldıkça azaldı ve sonra durdu. Göğsümden 5ml süt ya geldi ya gelmedi o da pompayla. Göğsün boş olduğunu anlayınca Malik emmek için bile yormuyordu kendini.  Bu sefer adama mesaj attım uzuun uzuun tek söylediği ilacı bırak oldu. İnsan hiç mi utanmaz hiç mi üzülmez ?! Hem bir bebeğin en doğal hakkı olan anne sütünü elinden alıyorsun hem de bir anneyi hem fiziksel hem ruhsal çöküntüye uğratıyorsun. Yanlışını kabul edip özür dilemek çok mu zor? Allah nasip ederse Türkiye'ye gelene kadar tekrar doktora gitmeyeceğim acil bir durum olmadıkça. Şimdi tekrar başladığımız noktaya geri dönmüştüm. Malik ilk doğduğu hafta olduğu gibi besin ihtiyacının büyük bir çoğunluğunu mamadan karşılamaya başladı. Akrabalara, eşe dosta ne yesem nasıl sütümü arttırsam diye soruyordum. Bir arkadaşım "Fenugreek Seeds" diye birşeyi tavsiye etti. Türkçe karşılığı çemen otu tohumu oluyormuş. Bir çay kaşığı çemen otu tohumunu 3 dk sıcak suda haşlayıp içiyorsun. Doğrusunu söylemek gerekirse pek bir değişim gözlemlemedim. Temizliğe gelen kızın kardeşi benden bir hafta sonra doğum yapmıştı. Onunda ilk çocuğuydu ve ilk hafta benim kadar zorlanmıştı. Şu an emzirme durumu ne, mama kullanıyor musunuz dediğimde ne maması deyip güldü kız. Meğerse burda bir içicecek varmış, hamile kadınlar doğuma az bir süre kala bundan bol bol içmeye başlarmış. Doğumdan sonrada termos termos yanlarında taşır gün içinde nerdeyse bir tencere içerlermiş. Çevremdeki kimse bana bu içicekten bahsetmemişti ama onları suçlamıyorum. Kunu olarak adlandırılan bu içicek Nijerya kahvaltılarının vazgeçilmezlerinden aslında. Her daim kayınvalidemin evinde tüketilir ama ben her seferinde içmeyi red ettiğim için doğumdan sonrada içmeyeceğimi düşünmüş olabilirler. Görünüşü sahlebi andırsada kokusu ve tadı sahlepten oldukça farklı. Sahlep gibi yoğun kıvamlı, sıcak su ya da sıcak süt eklenerek şeker ile tatlandırılarak servis ediliyor. Darı, mısır ya da sorgumun 2 gün suda bekletilip, ezilip, blenderdan geçirilen tatlı patates, karanfil ve zencefille karıştırılıp yoğurulmasıyla hamur kıvamına gelen karışım 7 saat bekletilip fermente olmasına izin verildikten sonra sıcak suyla ve sütle karıştırılarak tüketiliyor. Sanırım fermente olayın rengini değiştirip tadı bir garip yapıyor. Her ne kadar tadını sevmesemde gerçekten sütümü arttırdı. Kız evde kendi hazırlayıp getirmişti bana. İzinde olduğu bu günlerde sokak satıcılarından temin etmeyi düşünüyordumki tifo olma korkusundan dolayı kendim yapmayı denemeye karar verdim. Bugün(23 Şubat) ülkede genel seçimler olduğu için sokağa çıkma yasağı var, bugünde kunusuz kalacağız, sonraki gün Kunu yapmayı denemeyi düşünüyorum.
Eğer sizde süt sorunuyla karşılaştıysanız bu sorunu nasıl çözebileceğime dair bana yardımcı olur musunuz? :)  Instagramda bu yazıdan bahsettiğim fotoğrafın altına yorum olarak yazabilirsiniz, ya da bu yazının altındaki yorum ekle kısmına. Tavsiyelerinizi bekliyorum, kalın sağlıcakla :)
Malik'i uyutmaya çalışmalar vol bilmem kaç

Bi MAlik gördüm sanki evet evet bi Malik gördüm :)

Yorumlar

Popüler Yayınlar