Eğrisiyle Doğrusuyla Nijerya

Instagram'da Chubado hesabını açtığımdan beri en çok duyduğum soruların arasında yer alır "Alışabildiniz mi?" sorusu. Alışabildim mi acaba diye sık sık bende kendime soruyorum. İnsan nelere alışmıyor ki ben başka bir ülkede başka bir kıtada hatta başka bir yarım kürede yaşamaya alışmayayım. Dört mevsim yerine iki mevsime, ocak ayında bastıran çöl kumu fırtınalarına, bayıltıcı sıcağa, sokakta sağa sola tuvaletini yapan insanları görmeye, basit bir mutfak alışverişi için 5 ayrı süpermarket gezip saatler harcamaya alıştım mı acaba? Her gün haleti ruhiyeme göre değişiyor bu soruya verdiğim cevap. Kimi zaman Abuja'yı çok seviyorum, İstanbul'un kalabalığını, saatlerce trafikte harcadığım vakiti, metrobüsteki kavgaları gözümün önüne getirince Abuja bulunmaz bir nimet gibi geliyor. Önce güzelliklerinden bahsetmeli, bahsetmeli ki lohusa moduna bağlayıp ben napıyorum burda diye triplere girmeyeyim.🙈
Yeşilliği, gülen yüzlü insanları, kafasının üzerinde dünyaları taşıyan seyyar satıcıları, seyyar berberleri ve terzileriyle, en ufak bir müzik sesine dans etmeye başlayan insanlarıyla Abuja adeta karnavalı andırıyor. İnsanlar ne kadar fakir olsalarda bize oranla tahammül sınırları oldukça yüksek, ve inanılmaz derecede mutlular en azından gülümsüyorlar.Yolda birbirine selam vermek o kadar yaygınki sabahları yürüyüş yaptığım zamanlarda sırf bu selamlaşmalar sebebiyle ahbap olduğum kadınlar vardı, bu gazla bende Nijerya'dan İstanbul'a uçtuğum zamanların birinde Atatürk Havaalanı'na inince önüme gelen herkese "Günaydın" demeye başladım ve boyumun ölçüsünü almam çok uzun sürmedi. Tabi her yerde olduğu gibi burda da dengesiz insanlar mevcut. Geçenlerde Central Mosque'a (Merkez Cami) alışverişe gittik. Caminin arka avlusunda küçük küçük dükkanlar var, birbirinden güzel şeyler satıyorlar. Tesettür kıyafet, başörtü, hurma, zemzem, halı kadar büyük seccadeler, benim vazgeçilmezim turaren wutalar, dini kitaplar en yaygın ürünler arasında. Bende alışveriş yaparken etrafın videosunu çekmek istedim. Hemen adamın teki bağırmaya başladı "haram haram" diye! Öncelikle ne adamı ne de dükkanını çekmiyordum, kendi alışveriş yaptığım dükkanın çevresini çekiyordum hem ayrıca kaçıncı yüzyıldayız. Sanki dayının evinde TV yok, telefonunda Facebook uygulaması yok, hiç fotoğraf video görmüyor paşam. Ağzıma geleni söyledim ama bir kere moralim bozulmuştu, hevesim kaçmıştı. Ne video ne de fotoğraf çekmeden ayrıldım. Aynısı Wuse Market'te de geldi başıma. Yabancı olduğum her halimden belliyken neden bu kadar sert tepki gösteriyorlar anlamıyorum. Wuse Marketteki belki aşağılık kompleksine girmiş olabilir çünkü alışveriş için gittiğimiz Wuse Market oldukça kirli ve kokuyor. Bunu heryere işeyen, yediğini çöpe atmak yerine her yere saçan insanlara borçluyuz. Hadi diyelim bu pisliğin diğer insanlar tarafından bilinmesini istemedi arkadaş eee bütün gün dükkanda boş boş oturup müşteri bekleyeceğine eline bir süpürge al da bari dükkanının etrafını temizle! 



Wuse Market'te Mango Ağacının altındaki mescid
Temizlikten konu açılmışken söyleyeyim, taa ilk geldiğim zamanlardan beri beni en çok rahatsız eden konuların başında geliyor temizlik. Annem evlenmeden önce şart koymuştu Nijerya'yı gelip görmeyi. Nişanlıyken Ibrahim, annem ve ben Ocak tatilinde Nijerya'ya gelmiştik. Şehri gezerken dikkatimizi çekmişti etrafa tuvaletini yapan hem kadın hem erkekler. Umumi tuvalet eksikliğinden olduğunu düşünsekte tuvaletlerin olduğu yerlerde bile sağa sola işemeleri anlaşılır gibi değildi; hem de bunu yapanlar sadece Hristiyanlar değildi. Mahremiyet ve temizlik anlayışı ne yazıkki bizimkinin çok ama çok gerisinde. Tuvalet sorununun dışında evlerde de ciddi bir temizlik sorunu var. Misafirliğe gittiğim evlerin çoğunda oturmak için temiz bir köşe bulmak imkansızdı. Anneannem bu konularda aşırı hassas bir insan, onunla ziyaretlere gidince başkaları adına ben utanmış ne yapacağımı şaşırmıştım. İşte bu temizlik yoksunluğunun sonucu olarak tifo hastalığı çok yaygın, sayelerinde ben de sayısız defa tifo oldum şu an bile tifoyum😔 Hastalıktan bahsetmişken Türkiye'deki sağlık ocaklarını mumla aratan sağlık sisteminden bahsetmemek olmaz. 
İki yıl boyunca hiç sıtma olmamışken hamile kalmamla birlikte 3 kez sıtma oldum ve ilki o kadar ağır geçtiki 4 gün hastanede kalmam gerekti. Sıtma Nijeryalılar tarafından pek önemsenmediği için son raddeye kadar evde kalmam için ısrar edenler olsada annem sayesinde hastanenin yolunu tuttuk. Ateşimin 42'ye vurduğu acil müdahale gereken zamanlarda o hastane mi bu hastane mi diyerek yollarda telef olduk. Hastalığım süresince sağlık sistemiyle sınandık, sıtma maceramı daha önce "Kapı Kapı Doktor Aramak" adlı yazımda anlatmıştım.
Nijeryalılar genelde doktora gitmek yerine eczaneye gidip dertlerini eczacıya anlatmayı tercih ediyorlar. Türkiye'dekinin aksine ilaca erişim oldukça kolay, kimse kimseye reçete sormuyor. Nöbetçi eczane diye bir kavram yok, eczaneler 7/24 açık, zaten eczaneler genelde süpermarket şeklinde HMEDIX, Tonia gibi büyük birkaç eczaneyi saymazsak. Nijeryalıların doktordansa eczaneyi tercih etmelerindeki en büyük sebep hastanelerin kalitesizliği ve pahalılığı. Burda ne yazıkki ne devlete bağlı ne de özel sigorta yok, emekli sandığı,bağkur bile yok. Hal böyle olunca alt sınıfın halkın çoğunluğunu oluşturduğu ülkede insanlar eczaneyi daha çok tercih ediyorlar. İlk geldiğimde yediğim birşey mideme dokunmuştu bizde ilk olarak devlet hastanesine gitmeyi tercih etmiştik. Hastane binası dışarıdan hoş gözüksede içeri girince yoğun bir rutubet ve toz kokusu beni benden almıştı. Kayıt yaptırmak için baya bir beklemiş bir de kayıt parası ödemiştik, kayıdıda bizdeki 80'li yılları anlatan dizilerde ancak görebileceğiniz eski tarzda kalın bir deftere yapmışlardı, bilgisayar hak getire.. Devlet hastanesi olmasına rağmen kayıt parası istemeleri beni şaşırtmıştı. Burda herhangi bir sağlık kuruşunda doktoru görmeden önce o hastaneye kayıt yaptırmanız, sizin adınıza dosya oluşturulması gerekiyor. Hastanenin statüsüne göre bu ücret 50 ile 150 tl arasında değişiyor, Abuja'daki beş hastaneye bu şekilde para kaptırmışlığım var. Hastaneye kaydımızı oluşturduktan sonra tam tamına 2 saat 10dakika doktorun ofisine gelmesini bekledik. Benim dışımda bir Allahın kulu "hemşerim bu doktor nerde" diye hemşireye sorma gereği duymadı; zaten Afrika'da en çok israf edilen şey hiç kuşkusuz zaman. Doktoru görmeye girince dayanamayıp adama hesap sordum. Kendisine hesap sorulmasına alışkın olmayan doktor bey kendince triplere girdi. Zaten ne görünüşü ne hali tavrı bana güven vermedi. Boşu boşuna beklemiş olduk. Bir dahaki sefere özel hastaneye gideriz canım deyip geçiştirdik. Sonra günlerden birgün kanal yaptırdığım dişim ağrımaya başladı. Eşim her zaman diş doktorunu ve cildiyeyi "beyaz doktoru" olarak tanımladığı için dişimi sıkayım Türkiye'de giderim dedim. Ağrı aşırı dayanılmaz olunca diş doktoruyla "ünlü" bir özel hastaneye gittik, tabi önce 50tl kayıt  parası ödedik. Adam konuya o kadar uzaktı ki "Türkiye'deki doktoruna telefon et neyin varmış sor ona göre yardımcı olalım" dedi! ve ben böyle doktorlara doğum için kendimi emanet ettim, sanırım yürek yemiştim😅 Doğumu da kazasız belasız atlatmamız mucize gibi birşeydi, Allah'a binlerce kez şükürler olsun. 
Afrika deyince herkesin aklına muhakkak su sorunun gelir. Nijerya'da da su ve elektrik kesintisi oldukça yaygın. Zaten devlet size su vermiyor, siz evinizin bahçesine kuyu açıp, pompa bağlayıp, boruları döşeyip suyu evinize kendiniz getirmekle mükellefsiniz. Elektrik güya devlet tarafından sağlanıyor ama ne yazıkki devletin elektriği saatlerce hatta günlerce kesik olabiliyor. Herkesin evinde bütçesine ve ihtiyacına göre jeneratörler bulunuyor. Dayımla pazara gezmeye gittiğimizde  her dükkanının kendisine ait küçük küçük jeneratörlerini görmüştük, dayım çok şaşırmıştı. Hem petrol ve maden bakımından çok zengin bir ülkenin halkına en temel ihtiyaçlardan biri olan elektriği sağlayamamasına  hem de insanların bir araya gelip ortak büyük bir jeneratör alıp elektrik masraflarını paylaşamamasına şaşırmıştık. Kimsenin kimseye güvenmediği Nijerya'da insanların jeneratör için bir araya gelememesini yadırgamamak gerektiğini zamanla öğrendim. Belki Tükiye'deki kadar korkunç haberler okumuyoruz burda ama buranında kendine göre sorunları var; hırsızlık bunların en başında geliyor. İster Müslüman olsun ister Hristiyan olsun, ister 5 vakit namaz kılıyor olsun isterse pazar ayinlerinde en ön saflarda olsun imkanını bulunca büyük küçük demeden herkes çalıyor. Daha geçen hafta bizim başımıza geldi. Yıllardır bizim için çalışan jeneratör görevlisinin litrelerce petrol çaldığını fark ettik hem de kameralara baka baka.. İşin en kötü yanı adam bu suçu işlediği halde kovamıyoruz çünkü gelenin gideni aratacağına eminiz, yapabileceğimiz tek şey maaşından peyder pey kesmek olacak. Polise de gidemiyoruz çünkü burda emniyet sistemi de içler acısı. Birinden şikayetçi olabilmek için bile rüşvet vermen gerekiyor, adamı tutuklatmak için de rüşvet, diyelim tutuklandı onun nezarette kaldığı zamanda yediğini içtiğini ödemek gerekiyor. Bana göre zaten polisler suçlulardan daha beterler, en iyisi kendilerine bulaşmamak. Bizdeki gibi sabit bir üniforma yok, kim kimdir bilemiyorsun. Sokakta sivil kıyafetli kalaşnikoflu adamlar yolunuzu kesip sizi durduruyor. Polis olduğuna inanmak istiyorsunuz. Her durduklarında az çok bir şey vermenizi istiyorlar. Bir gece sinemadan geliyorduk saat gece 12 suları polis olması için dua ettiğim ne idiği belirsiz tipler arabamızı durdurdu o an yaşadığım korkuyu kelimelerle ifade etmem imkansız... Allaha şükür kazasız belasız atlattık o geceyi. 


Türkiye'yi aratan bir başka konu da ulaşım. İstanbul'da yaşadığım için toplu taşımanın tüm nimetlerinden kolaylıkla yararlanabiliyordum. İş saatlerinde sıkış tıkış olsa da istediğin zamanda istediğin yere tek başına gidebilmenin özgürlüğü vardı. Buraya gelince herşey değişti. Toplu taşıma yok denecek kadar az burda. Tek tük bizdeki İETT otobüslerini andıran büyük otobüsler görmek mümkün hatta içlerinde akbil okutma yerleri bile var. Rivayet odurki zamanında girişimci bir abimiz Nijerya'ya akbillli otobüs sistemini getirmiş işlerde tıkırında gidiyormuş derken günlerden birgün bu Nijeryalı abimiz Mısırlı bir kadına aşık olmuş. Kız hem Mısır'da hem Nijerya'da görkemli düğünler istemiş. Jetler kiralanmış kızın yedi sülaleyi Nijerya'ya oğlanın yedi sülalesi Mısır'a düğüne götürülmüş. Düğündü dernekti masraftı derken abimiz işlerle ilgilenememiş, varını yoğunu düğüne harcamış, getirttiği otobüsleri elden çıkarmış. Böylece başlamadan bitmiş akbilli taşıma sistemi. Bir daha o abimiz gibi kimse otobüs sistemini oturtamamış. Bizde kala kala eski arabalardan bozma taksilere kalmışız. Taksi dediysem aklınıza bizim sarı taksiler gelmesin. Burda iki çeşit taksi var. Biri artık hurdaya çıkacak derecede eskimiş, her yerinde kaza izleri taşıyan, tekerleği bir yöne jantları öbür yöne bakan eski mi eski arabalar, diğerini de insanların kişisel arabaları. Burda taksi plakası gibi bir uygulama ve vergi sistemi olmadığı için isteyen arabasını taksi olarak kullanabiliyor. Diyelim ki eviniz Asokoro'da işiniz Wuse'de yol boyunca Wuse Wuse diye bağırıp yolcu toplayıp arabanızı taksi doluşa çevirebiliyorsunuz. Buraya geleli 2 kez taksiye bindim, ikisinde de sıcaktan ve kokudan ölecektim ki biz bindiğimizde taksiyi komple kiralayıp başkasının binmesine izin vermemiştik. Ona rağmen taksiye sinmiş koku beni benden aldı. Taksiye alternatif Uber var. Türkiye'deki kadar gerginlik yaşanmasa da taksicilerle Ubercilerin arası pek iyi değil özellikle havaalanında sorunlar yaşanabiliyormuş. Uber'e bindiğim günleri saysak o da bir elin parmağını geçmez. Güvenlik konusunda belki de gereğinden fazla tedbirli olduğum için kendi arabamızla seyahati tercih ediyorum. Şimdilik tek arabamız olduğu için hemen hemen herşey için eşimin müsait olduğu zamanı beklemem gerekiyor bu da beni ister istemez çok fazla kısıtlıyor. Araba sürme konusunda da hala istediğim kadar cesur değilim. Açıkcası burda kimse ne trafik lambası ne de trafik levhalarını kale alıyor. Hatta geçen gün "yaya geçidi" ne dair bir sokak röportajı izledim. Nijeryalılara yaya yolunun ne anlama geldiğini soruyorlar ve insanlar yay yolunun TomTom şekerlerinin reklamı olduğunu söylüyor.TomTom şekerinin paketi aynı yaya yolu gibi siyah beyaz zebra gibi desenli. Düşünün trafik konusunda ne kadar bilinçliyiz burda. 

Keke

Keke Art :)
Türkiye'de olmayan ve burda aşırı sevdiğim tek ulaşım şekli Keke. Aslında bir tanıdığımız 70'li yıllarda Konya'da da Keke benzeri ulaşım araçları olduğunu söylesede ben ilk kez burda seyahat etme imkanı buldum. Kekelerde diğer ulaşım araçları gibi dolmuş hizmeti verse de cüzi bir rakamla kekeyi özel bir araca çevirmeniz mümkün. Hindistan'dan ihraç edilen üç tekerlekli araçlar şöförlerin zevklerine göre modifiye edilip Abuja sokaklarında yerini alıyor. Kimi arkasına Arapça dualar yazarken kimi grafiti sanatından etkilenerek yaratıcı şekiller çizebiliyor. İçlerine de ya ülkenin başkanı Buhari'nin ya ünlü İngiliz futbolcularının ya da bağlı oldukları dini tarikatların liderlerinin fotoğraflarını koyuyorlar. İyisiyle kötüsüyle Abuja'da hayat bu şekilde. Ne demişler ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin. Diyardan gitmek gibi bir arzumuz olmadığına göre deveyi gütmenin bir yolunu bulmak şart😉

Yorumlar


  1. Harika. Yazilarin, anlatimin.. Gözumde canlaniyor tüm yazdiklarin. Ama cokta fena ülkenin saglik sistemi hijyen güvenlik vs . Aklima Kilis koylerinde birlikte çöp topladigimiz gun geldi. Desene Kilis oranin yaninda pürüpak kaliyor.Allah yardimcin olsun valla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimde aklıma Kilis günleri gelmişti ama Kilis'i mumla arar oldum :)) İnşallah günün birinde burda da birlikte sosyal sorumluluk projeleri yaparız, kim bilir :)

      Sil
    2. Gun gelir elbet onlarda gelismeye degismeye ihtiyac duyar gibi. Ama bi taraftan zor da gibi cunku anladigim kadariyla geleneksellesmis hepsi aliskanliklarindan cok zor vazgecerler sankim 😁

      Sil
  2. Benimde aklıma one chance taksiler geldi Allah'a emanet yaşıyorduk resmen tabi insan içinde olunca bu kadar fark edemiyor şimdi okuyunca anılarım canlandı 😢..I missed Ng ooooo

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. One chance taksi nedir? ben denk gelmedim galiba :)

      Sil
  3. Inşallah denk gelmezsinde derste hocamız anlatmıştı normal taksi gibi (green taxi) ama binince ya götürüp öldürüyorlarmış yada para istiyorlarmış dikkat edin demişti beyazlara daha fazla yapıyorlarmış..Abuja da Lagos kadar yaygın değilmiş .. onu duyduktan sonra hep Uber kullanmaya dikkat etmiştim

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gönüllü hekim olarak Afrika’ya gittiğimiz de çok zorlanıyorduk. 1 haftalığına vs. Nijerya da hijyen konusunda aşırı zorlanmıştım. Kiii sürekli yaşayan sizler sağlık, ulaşım,temizlik konusunda ne kadar zorlanıyorsunuzdur kimbilir. Çocuklar büyüyünce bir de eğitim sorunları çıkar... Allah yardımcınız olsun. Çok zor��

      Sil
    2. Teşekkür ederim, bende ne yazıkki sürekli tifo ya da sıtma oluyorum. umarım zamanla bünyem buraya alışır:)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar