Vira Bismillah

    Nijerya'ya taşındığımdan beri sürekli ertelediğim blog yazım işine artık başlamam gerektiğine karar verdim. Aslında daha öncesinde de buralara dair hikayeleri anlatmak için karaladığım bir kaç yazı, bir kaç farklı platformda yer alıyordu ama her daim isimsiz yazmayı tercih etmiştim daha özgür ve özgün olabilmek adına. İsimsiz yazmak insana düşüncelerini daha rahat ifade etme imkanı tanısa da insanoğlu ister istemez yakınları tarafından desteklenmek, taktir edilmek de istiyor. Bendeniz bu isteğe daha fazla karşı koyamadım ve inşaAllah elimden geldiğince düzenli bir şekilde yazacağım bu blogu oluşturmaya karar verdim. İlk yazımızda da kendimizi tanıtmayı yerinde buluyorum. Önce tanışalım ki sonra kaynaşabilelim :)
  Ben Deniz, Ezgi Deniz; nam-ı diğer Chubado. Peki ne demek bu Chubado?
Nijerya'da da Türkiye'deki gibi duvak anlayışı mevcut ama bizdeki tülden olup gelinliğin bir parçası iken burda elbisenin(gelinliğin) üzerine ek olarak giyilen kaftanın şapkası duvak görevini üstleniyor. Gelin bu kaftanı düğünün sonlarına kadar çıkarmıyor, kafasını da açmıyor. Düğünün sonlarına yaklaşırken gelin yerdeki halının üzerine oturtuluyor, nedimeleri de gelinliğin yanında yerlerini alıyor, damadın ailesinin önde gelenlerinden biri geline dualar okuyarak, iyi dilekler dileyerek ona yeni ismini veriyor; bu şekilde gelin aileye kabul edilmiş oluyor ve duvağı açılıyor. İşte bu güzel geleneksel törenin sonunda bana verilen isim Chubado idi. Nijerya'daki en güçlü ve yaygın etnik gruplardan birisi olan Fulanilerin kendi dilinde "seçilmiş, özenle aranıp bulunmuş" anlamına gelmekte :)
  Şimdi geri dönelim Ezgi Deniz'den Chubado'ya dönüşüm hikayemize. Herşey 2013 yılının sonbahar sömestırında Calculus2 dersini almamla başladı deyip nostaljik bir giriş yapayım :) Elimden geldiğince her derste en öndeki sıraya oturmayı kendime uslup edinmiştim, kimilerine göre bu ineklik seviyemle ilgiliydi ama bana göre tamamen uyku sorunuma çözüm aramam ve hocayı iyi duyabilmem içindi. Malum dersler %100 İngilizce olunca dikkatinizin dağılması çok daha çabuk oluyordu. Her Calculus dersinde yabancı bir öğrencide sürekli yanımda oturuyordu. İngilizce ders dinleyebilmeme rağmen pratik yapmadığım için konuşma seviyem aşırı düşüktü. Bir gün o arkadaşa çok fazla esnediği için kahve alması gerektiğini söyledim daha doğrusu söylediğimi zannettim 🙈 Meğer o benim ona kahve ısmarlamak istediğimi sanmış ya da belki öyle anlamak istedi kim bilir bu hala gizemini koruyan bir konu 😂 Velhasılıkelam bu şekilde eşimle konuşmaya başladık, tabi asla kendisiyle evleneceğimi düşünmemiştim. Hatta ilk başlarda arkadaşlığına bile temkinli yaklaşıyordum ama sonra bir baktım ki ailesi Nijerya'dan bizim eve gelmiş beni istiyor. Kız istemede ayrı bir komediydi. Bizim ailede kimse İngilizce bilmiyor onlarda da kimse Türkçe bilmiyor. Kendi kendimi isteyip, kendi kendimi vermiştim 😌 Nişan, düğün, kız isteme bunların her birinden ayrı yazılar çıkar :) Önümüzdeki haftalarda az çok hepsinden bahsetmeyi düşünüyorum. Unutmadan şunu da yazayım; birçok akrabamın söylediği birşeydi; "hadi gittin elin Nijeryalısını buldun hiç Türk yokmuş gibi peki neden oraya taşınıyorsunuz kalın İstanbulda" demişlerdi. Eşim her ne kadar yabancı biriyle evlense de kendisi koyu milliyetçidir. Yurtdışında eğitim alınca ülkesine dönüp katma değer oluşturmayı kendisine adeta kutsal görev edilmiş, ee mecburen bize de onu takip etmek düştü.
Önümüzdeki yazıya kadar kalın sağlıcakla! Sorularınız ve önerileriniz için her daim kapım açık :)
Buraya da eskilerden bir fotoğraf koyalım :)